12 Mart 2016 Cumartesi

O BENİM KÖYÜM., ŞAİR, ŞAKİR SUSUZ

B E N İ M 
K  Ö  Y  Ü  M

Uzaktan görünen o benim köyüm
Serpilmiş dağların eteklerine
Oğuzlar’dan beri geliyor soyum
Serpilmiş dağların eteklerine.

Dolanır yolları, yaylaya yeter
Konar daldan dala, kuşları öter
Tandırda yufkası, burnuma tüter
Serpilmiş dağların eteklerine.

Akşam olur, güneş ufuktan iner
İneği, danası, yaylımdan döner
Çorbası sofrada, buharı söner
Serpilmiş dağların eteklerine.

Dere kenarına söğüt dikilir
Nadas topraklara ekin ekilir
Çalınır davullar, halay çekilir
Serpilmiş dağların eteklerine.

Kışları başkadır, yazı bir başka
Gelini konuşmaz, kızı bir başka
Takılır yüzükler, sözü bir başka
Serpilmiş dağların eteklerine.

Çoğu göç eyleyip, gitmiş sıladan
Bırakmış sürüyü, otlatan çoban
Her evde bir kağnı, bir karasaban
Serpilmiş dağların eteklerine.

SUSUZ köyde doğdu, gurbeti neyler,
Her evde bir radyo, türküler söyler,
Sevgisi, sevdası, bir bütün köyler,
Serpilmiş dağların eteklerine.

Şakir SUSUZ
09.01.2007 - GSM: 0535.586 03 85

AÇMADI DERDİNİ, BİRİ VAR Kİ, AĞLARIM HER GECE, AKDAĞMADENİ, AKLIMDASIN, ANNEM, AŞK ACISI, AZ MI ÇEKTİM,

AÇMADI DERDİNİ

Oturduk bir yerde o güzel ile
Aktı gözyaşları sel oldu gitti
Ne kadar güzeldi ağlarken bile
Yaşlar eteğine göl oldu gitti

Yağmur gibi döktü dinmedi yaşlar
Islandı kirpikler eğildi kaşlar
Bırakın insanı çatladı taşlar
Esti poyraz gibi yel oldu gitti

Allah kelâmından konulmuş adı
Kader bırakmamış alsın muradı
Baktım zehir olmuş dünyanın tadı
Ağlayıp sızladı dil oldu gitti

Bin nasihat edip çektim nazını
Dertli çalıp durdu gönül sazını
Mendilimle sildim ahu gözünü
Goncası açılmış gül oldu gitti

Dağıldı bulutlar yağmuru dindi
İlk heyecan geçti biraz sakindi
Mevsim sonbaharda vakit ikindi
Döküldü yaprağı dal oldu gitti

Açmadı derdini öylece kaldı
Bir sigara yakıp maziye daldı
Dağların ardına güneşi saldı
Karanlık sokaklar yol oldu gitti
29 Kasım 2011 - Şakir SUSUZ

BİRİ VAR Kİ

Ne sevdalar geldi geçti başımdan
Hele biri var ki unutamadım
Ağladı yüreğim aktı gözyaşım
Günlerce uğraştım avutamadım

Bülbül etti gonca güle bağladı
Kalbime bir ateş yaktı dağladı
Sel oldu ruhuma aktı çağladı
Aşk yağmuru yağdı kurutamadım.

Alarak gönlümü dağlara kaçtım
Derelerden geçip tepeler aştım.
Orda da durmadı dökülüp taştım
Gecem gündüz oldu uyutamadım

Beni gören mamur mutlu sapıyor
Yaram derindedir her an kanıyor
El üşürken benim içim yanıyor
Kış gününde bile soğutamadım

Kötü kader bindi sürdü atına
Bildirdim halimi yüce katına
Gönül deryasında tuttu fırtına
Birde duman çöktü dağıtamadım
Şakir Susuz - 0535 586 03 85

AĞLARIM HER GECE

Ağlarım her gece mehtap ıslanır
Çağlar yüreğimden sel yavaş yavaş
Güldüğümü gören hep mutlu sanır
Öğrenir gerçeği el yavaş yavaş

Hüzünle geçerken en güzel çağım
Kuruyup döküldü dalım yaprağım
Viraneye dönmüş yemyeşil bağım
Solmaya başladı gül yavaş yavaş

Sevip ayrılanlar maziyi anar
Saklar sevdasını içinden yanar
Anlatsam derdimi el alem kınar
Zamanla çözülür dil yavaş yavaş

Gönülden gönüle köprüler kurdum
Aşkın deryasında hasreti yordum
Fırtınaymış meğer yönümü sordum
Gömüldü sulara sal yavaş yavaş

Bu nasıl kadermiş bir kez gülmedi
Kaç ilkbahar geçti Leylam gelmedi
Mecnuna dönmüşüm kimse bilmedi
Oysa görünüyor çöl yavaş yavaş

Yüzyıllardır aşklar yürek dağlamış
Kerem Aslı için her gün ağlamış
Duydum ki nazlı yar kara bağlamış
Susuz’u götürür yol yavaş yavaş
Şakir SUSUZ - 05/03/2011

AKDAĞMADENİ

Yüce dağlar eteğine kurulmuş
O dağlarda maden kazıp yorulmuş
Ne bir selam gelmiş hatır sorulmuş
Nasır tutmuş elin AKDAĞMADENİ

Bir fabrika olsa duman tüterdi
Gönüllerde lale sümbül biterdi
Her bahçeye bülbül konar öterdi
Hiç solmazdı gülün AKDAĞMADENİ

Göç vermiş bir zaman hep akın akın
Hasretim ben sana geliyor kokun
Yozgat’tan ileri Sivas’tan yakın
Uzak kalmış ilin AKDAĞMADENİ

Hatıradır bize hanlar hamamlar
Tarihi yüklenip giden insanlar
Çabuk geldi geçti eski zamanlar
Nedir şimdi halin AKDAĞMADENİ

Kokuyor kekikler değmiş nergize
Şehir kabuk yarmış yayılmış düze
Seksen dört pare köy bağlı merkeze
Hepsi ayrı dalın AKDAĞMADENİ

Nice canlı türü yaşar dağında
Güzellerin mani düzer bağında
Demirciler demir döver tavında
Tozar gider külün AKDAĞMADENİ

Cahilin kalmadı okudu yazdı
Bir NİDA yetişti emsali azdı
Gönlünde SÜRMELİ elinde sazdı
Türkü söyler dilin AKDAĞMADENİ

Sıkıntın kalmadı yüzler gülüyor
Dağılan pastadan payın geliyor
Vatan sever ruhun hiç eksilmiyor
BARIŞ oldu yolun AKDAĞMADENİ
ŞAKİR SUSUZ    

AKLIMDASIN

İlkbaharım aşk bağımsın
Kokun burnumdan gitmiyor
Gece gündüz aklımdasın
Çilem bir türlü bitmiyor

Gök taşıyım şu evrende
Dönüp durdum hep çevrende
Koydun ıssız bir örende
Baykuşlar bile ötmüyor

Her saniyem yıl sürüyor
Aklım gidiyor geliyor
Gözyaşımı el siliyor
Sel oldu mendil yetmiyor

Çektin aramıza perde
İnsaf et halimi gör de
Merhem sendedir bu derde
Başka ilaç kâr etmiyor bu derde

Susuz der gönül yarası
Sensin derdimin çaresi
Durma gel canlar paresi
Yandım dumanım tütmüyor
Şakir SUSUZ 11/08/2014

A N N E M

Manevi hazzın güç veriyor sensiz kalsamda
Ne çıkar güz yaprağı gibi ben de solsam da
Hep ağlasam sızlasam saçlarımı yolsam da
Yıllar geçiyor gönlüm seni özlüyor Annem

Her varlıktan üstündün başımızın baş taçı
En güzel yar, en güzel ana, en güzel bacı
Bana bir dost, arkadaş, her derdimin ilâçı
Yetiş, azdı yaralar, yine sızlıyor Annem

Kadın erkek ayırmaz herkesle dost olurdun
Her dertlinin derdine koşar çare bulurdun
Bunlarla mutlu olur, büyük keyif alırdın
Sevgi saygı kalmadı yıkıp düzlüyor  Annem

Oynardım çocukken hep otururdun yanımda
Senin kanındı hızla dolaşan damarımda
Varsın var olacaksın, efkarımda, zarımda
Tükenmeyen  umutla  yolun gözlüyor Annem

Kurudu  göz yaşlarım ağlasam da akmıyor
Kavrulmuş yüreğimi ateşlerde yakmıyor
Hayırlı öğütlerin hiç aklımdan çıkmıyor
Susuz senin çizdiğin yolu izliyor Annem
Şakir SUSUZ - 12.02.2013

AŞK ACISI

Karadeniz kucak açmış yeşile
Dindirmiyor benim yürek ağrımı
Uyanıp her gece göz yaşı ile
Aradım sabaha kadar yarimi

Aklıma düşünce cilvesi nazı
Boğulur içimde aşkın avazı
Veysel asıp gitti duvara sazı
Sızlardı telleri duysa çağrımı

Kurudu meyvemiz kaldı dallarda
Aradım tadını yoktu ballarda
Dediler geliyor yarim yollarda
Acep yalanmıydı yoksa doğrumu

Artık çekilmiyor bu koca evren
Ne sultanlık kaldı ne eski devran
Yükledim göçümü gidiyor kervan
Sürüyor peşinden yanık bağrımı

Gelemez nazlı yar hayli uzakta
Buseler sunmuştu altın tabakta
Susuzu götürür bir gün bir tahta
Kapatır topraklar iki böğrümü
Şakir SUSUZ - 14/01/2014

AZ MI ÇEKTİM

Dağları başıma yıktın
Sana nasıl yâr diyeyim
İlmiği boynuma taktın
Sana nasıl yâr diyeyim

Bitmez mi hiç güzün senin
Gelmez mi hiç yazın senin
Hani tadın tuzun senin
Sana nasıl yâr diyeyim

Güzel sözünü duymadım
Hep sustum sana uymadım
Eller güldü ben ağladım
Sana nasıl yâr diyeyim

Bıktım kabrisli sevdandan
Bir gül dermedim bağından
Uyandım gayri rüyadan
Sana nasıl yâr diyeyim

Dolaştırdın  dere bayır
Her sözüme dedin hayır
Susuz yandı cayır cayır
Sana nasıl yâr diyeyim

22.01.2013 - Şakir SUSUZ, 0535. 586 03 85

KURTULUŞ DESTANI, GÖÇERMİYDİM, DÜŞTÜM BİR ÇIKMAZA, HÜRREM SULTAN, LEYLÂKLARIN GÖLGESİNDE, MAHMUT ÇAVUŞ, OLUKÖZÜNDE BİR GÜZEL, SÜRMELİ, VUSLATSIZ SEVDA, VEDA EDERKEN,

KURTULUŞ 
DESTANI

Samsundan bir Deha çıktı kıyıya,
Yürüdü peşinden atlı ve yaya
Gittikçe ulaştı büyük sayıya,
Eli silah tutan yola dizildi.

Erzurum’dan bulut kalktı yürüdü,
Sivas’ın üstünü yağmur bürüdü,
Manda umutları çoktan çürüdü,
Bir kördüğüm daha orda çözüldü.

Saldırmış Vatana geliyor düşman,
Bir kağnı gidiyor yollar toz duman,
Yorulmuş öküzler çekiyor anam,
Gecikti cephanem diye üzüldü.

Olmasaydı yaba ile kürekler,
Yüklük arasından çıkan tüfekler,
Sakarya’da bütünleşti yürekler,
Şehit mezarları burda kazıldı.

Bu büyük davaya herkes katıldı,
Yok oldu postallar, çarık yırtıldı,
Düşman,yurdumuzdan söküp atıldı
Mevzilere Türk askeri süzüldü

Bindi al atına kaldırdı şaha,
Gördü düşman dedi geliyor aha,
O kaçışla dönmediler bir daha.
Vatan sınırları çok zor çizildi.

Biz askeriz köylü, kentli ve hamal,
Şehit verdik Ahmet, Mehmet’le Cemal,
BAŞKOMUTAN GAZİ MUSTAFA KEMAL
Kurtuluş destanı böyle yazıldı.
ŞAKİR SUSUZ, 19.09.1996

GÖÇERMİYDİM

Bir fabrika kurulsaydı
Ben köyümden göçermiydim
Kim olduğum sorulsaydı
Ben köyümden göçermiydim.

Üst üsteydi sorunları
Perişandı durumları
Güven verse yarınları
Ben köyümden göçermiydim

Ekinleri boy sürseydi
Bir”e otuz, kırk verseydi
Köylüm refaha erseydi
Ben köyümden göçermiydim.

Yonca biçer, mal beslerdim
Koç”u Tekeyi süslerdim
Şöyle geriye yaslardım
Ben köyümden göçermiydim.

Hani nerde sosyal barış?
Gece, gündüz durma çalış
Olsa elde birkaç kuruş
Ben köyümden göçermiydim.

SUSUZ”a yetmeyen tarla
Altı ay kaplıydı karla
Üç çocuk, bir nazlı yarla
Ben köyümden göçermiydim.
Şakir SUSUZ

DÜŞTÜM BİR ÇIKMAZA

Düştüm bir çıkmaza halim perişan
Yardıma muhtacım, yetişin kullar
Var mı benim gibi dökülüp taşan?
Bir derya olmuşum yüzüyor sallar

Bırakmaz kaygılar rahat yatamam
Bu derdi başımdan söküp atamam
Pazarı yok, gitsem alıp satamam
Bu nasıl yaşamak bu nasıl haller

Kaçtılar içimden bağlıydı atlar
Tutmadı zincirler , koptu halatlar
Uçmak istesemde çırpmaz kanatlar
Kuruyor konduğum yemyeşil dallar

Zaman akıp geçti, halen dardayım
Bozuldu düzenim gayet zordayım
Nazlım uzaklarda, bense burdayım
Kesildi kısmetim, kapandı yollar

Bu derdimi sorsam acep kim bilir
Caddeler, sokaklar, üstüme gelir
SUSUZ’um kahrından bin kere ölür
Eğer yari bir kez sarmazsa kollar...
18.08.2006 - Şakir SUSUZ

HÜRREM SULTAN

Nazlı yar denizdi, bende bir gemi,
Fırtına kopardı sebepsiz yere.
Çarptı kayalara, deldi sinemi,
Hurda edip attı sebepsiz yere.

Gök gibi gürledi birden, bulandı,
Şimşek oldu, dağı, taşı dolandı.
Benim gözlerime çeşme bağlandı,
Seller gibi aktı sebepsiz yere.

Girdim bir çıkmaza gitmiyor yolum,
Sözüm kar etmiyor bu nasıl zulum
Döküldü yaprağım, kurudu dalım,
Ateşlere yaktı sebepsiz yere.

Perişan haldeyim, çilem dolmadı,
Kerem de bu aşka çare bulmadı.
Onlarda ağladı, bir gün gülmedi.
Dertlilere kattı sebepsiz yere.

Bu aşkı, sevdayı emreden Allah,
Koşturdu peşinden her akşam-sabah.
Yar Hürrem Sultan”dı, bense Padişah,
Sarayımı yıktı sebepsiz yere.

Bir elinde kazma, birinde kürek,
Gömdüler SUSUZ’u mezar eşerek
Kayboldu ufukta sönüp giderek,
Güneş gibi battı sebepsiz yere.
01,05,2001 - Şakir SUSUZ, 0 535 586 03 85

LEYLÂKLARIN  GÖLGESİNDE

Yine hep bekledim durdum,
Leylakların gölğesinde,
Aradım, maziyi sordum,
Leylakların gölğesinde.

Açtı dallar, çiçek çicek,
Çayır çimen, türlü böcek,
Bekliyorum yar gelecek,
Leylakların gölğesinde.

Mevsim döner yaz gelirdi,
Diller susar, naz gelirdi,
Gören olsa söz gelirdi,
Leylakların gölğesinde.

Dünya gayrı dönmez oldu,
Zalim birkez anmaz oldu,
Yandı bağrım, sönmez oldu ,
Leylakların gölğesinde.

Akşam olur, gün batardı,
Sevgililer katar katardı,
Nabız düşer,kalp atardı,
Leylakların gölğesinde.

SUSUZ bundan sonra gülmez,
Ne haldedir ,kimse bilmez,
Yaşananlar kalır ölmez,
Leylakların gölğesinde.
Şakir  SUSUZ

MAHMUT ÇAVUŞ

Göçtün bu dünyadan bir kez, geri gel
Şu köyün halini gör, Mahmut Çavuş
Dolaş sokağın da, olmuş herkes el
Bulursan bir adam, sor Mahmut Çavuş

Birlik olup , köye belde aldılar
Kurdular terkosu suyu saldılar
İki oğlun neden düşman oldular
Anlatayım sana dur, Mahmut Çavuş

Bereket kalmadı, kazanç yetmiyor
Çöplüğü yok, horoz bile ötmüyor
Bir komşu komşuya, gelip gitmiyor
Aramızda kalsın, sır, Mahmut Çavuş

Köyü güzel yapan, sizin nesildi
Her evin bahçesi vardı, yeşildi
Kurudu sokaklar, sular kesildi
Sizlere ihtiyaç, var Mahmut Çavuş

Keçi koyun bitti, hani büyükbaş
Ne ayranı kaldı, ne de sütlü aş
Hiç kimse kimseye vermiyor ateş
Herkes birbirine hor, Mahmut Çavuş

Artık mezarları kepçe kazıyor
Edrafına beyaz mermer diziyor
Geçim zorlaştıkça, insan azıyor
Bunlarla yaşamak zor, Mahmut Çavuş

Susuz, ne olacak köyünün hali ?
Nasıl doğrulacak eğilmiş beli ?
Gördün, ne yaşadı bodurun ali
İşte bunlar bize ar, Mahmut Çavuş
13.şubat.2002 – Şakir SUSUZ

OLUKÖZÜNDE BİR GÜZEL
                       
Geriye salmış saçları
Oluközü’nde bir güzel
Topuğa inmiş uçları
Oluközü’nde bir güzel

Devlet baba bir iş vermiş 
Başı gökyüzüne ermiş
Yıldızları yere sermiş
Oluközü’nde bir güzel
          
Ne malda ne mülkde gözü
Ne kibir var nede nazı
Sanki kaymak gibi yüzü
Oluközü’nde bir güzel

Geçtiği yeri yakıyor
Bahçesinde gül kokuyor
Dudağından bal akıyor
Oluközü’nde bir güzel      

Harmanı yok yabası yok
Yağmur yağsa abası yok
Bir Aşk için çabası yok
Oluközü’nde bir güzel

Sakın deymeyin kırılır
Kimi sever, kim sarılır
Onu alan mutlu olur
Oluközü’nde bir güzel
20/07/2009 - Şakir SUSUZ

S Ü R M E L İ

Ne zaman maziden geldin dünyaya?
Sen bir efsanesin, Bozok güzeli
Beraber gidelim gel bizim köye
Ilgıt ılgıt essin ilkbahar yeli

Çalındın sazlarla söylendin durdun
Kiminde alevdin, kiminde kordun
Bu deli gönlüme tahtını kurdun
Ben çamlıkta Ziya sende sürmeli

Savrulmuş saçları lise yolunda
Çanta omuzunda, kitap kolunda
Kekikler kokarken taze balında
Geldi yaz ayları, açıldı gülü,

Havuz başındaymış meğer evleri
Önünde çağlıyor çamlığın seli
Kapatmış yanağı zülfünün teli
Kirpikleri kaş üstüne çeğmeli,

Bahçesinde türlü kuşlar öterken
Bir bakışı bile bana yeterken
Dinmiyor volkanım;lavlar tüterken
Küle döndüm onu sevdim seveli

Her geçen günleri sürdüm, savurdum
Bir sevda peşinde yılları yordum
Yârsız bu başımı taşlara vurdum
Görenler  dediler delisin deli.
Şakir SUSUZ, 17 Nisan 2009

VUSLATSIZ  SEVDA

Ruhumda  geceler uzayıp gider
Ne sabahlar olur, ne güneş doğar
Bu nasıl  yaşamak, bu nasıl kader
Gizli bir el gelir boğazım boğar.

Uykularım kaçar,kulağım çınlar
Boğuşur benimle yatak  yorganlar
Kime anlatayım , kim beni anlar
İçimde fırtına yağmurlar yağar.

Feryat figanımı kimse  bilemez
Böyle ayrılığı  seven dilemez
Ben söyler,ağlarım, nazlım söylemez
Bırakmaz yakamı mutsuz sevdalar.

Eledi elekten, göğe savurdu
Hasreti  vuslata katıp yoğurdu
Sevda  ateşiyle yaktı,  kavurdu
Viran oldu gönlüm  bozuldu  bağlar.

SUSUZ  der, nerede vatanım ilim ?
Bir korkum kalmadı, gelirse  ölüm
Artık  senin olsun , goncalar gülüm
Yüklendim dertleri, yolverin dağlar.
ŞAKİR  SUSUZ, 11.04.2007

VEDA EDERKEN

El sallayıp sana veda ederken
Neler çektiğimi gel de bana sor
Ayrılıp arabam çekip giderken
Neler çektiğimi gel de bana sor.

Akşamdan sabaha bitmedi yollar
Bu nasıl geceydi, sanki yüzyıllar
Sarılıp ayrılırken son defa kollar
Neler çektiğimi gel de bana sor.

Baktım etrafıma her yer ekili
Kenarlarda kavak, söğüt dikili
İçimde bir sızı, boynum bükülü
Neler çektiğimi gel de bana sor.

Yağmuruyla yağdım, şimşekle çaktım
Taştım derelerden çağlayıp aktım
Kaç defa yıkıldım, kaç defa kalktım
Neler çektiğimi gel de bana sor.

İlkbaharda mor menevşe açarken
Sonbaharda göçmen kuşlar uçarken
SUSUZ bu fırsatlar elden kaçarken
Neler çektiğimi gel de bana sor.
20,01,2009 - ŞAKİR SUSUZ

23 NİSAN - CEYHAN'IM - GARİP GARİP -, ŞAİR: ŞAKİR SUSUZ

23 NİSAN

Duyulsun açıldı Meclis
Bugün 23 Nisan
Güneş doğdu dağıldı sis
Bugün 23 Nisan

Gümlesin çalsın davullar
İnlesin karşı ki Dağlar
Çocuklar çeksin halaylar
Bugün 23 Nisan

Koşun Ayşeler Aliler
Davetlidir tüm veliler
Susmasın sazlar türküler
Bugün 23 Nisan

Bayraklar sallasın eller
Şarkılar söylesin diller
Heyecan dolsun gönüller
Bugün 23 Nisan

Sevinç kaplasın herkesi
Nerde ege’nin Efesi
Atatürk’ün hediyesi
Bugün 23 Nisan

Şakir Susuz / 0535 586 03 85 - 09.04.2014

CEYHAN’IM
Kumaş gibi katlayıp geldim onca yolunu
Ulaştık Toroslar’ın eteğine Ceyhan’ım
Yüklenmiş arıların her çiçekten balını
Telaşla uçuyordu peteğine Ceyhan’ım

Kuşluk vakti inerken Ceyhan yol ayrımına
Sığınmıştım doğanın kucak açmış bağrına
Karşılayıp götürdü Bakî dost makamına
Böyle sıcak anılar unutulmaz Ceyhan’ım

Sokakları birleşmiş geniş caddelerinde
Sevgi selini gördüm halkının gözlerinde
Bereket fışkırıyor ovanın her yerinde
Dolmuş da taşıyordu ambarların Ceyhan’ım

Çağlayarak akarken Ceyhan suyu şehirde
Türlü türlü balıklar oynuyordu nehirde
Bir garip Hasan Turan yaşamıştı bu yerde
Hani Âşık Ferrahi, Orhan Kemal Ceyhan’ım

Şahmeran Kalesi’ni seyreyledim dönerek
Ne çıyana rastladım ne de büyük engerek
Yumurtalığa doğru uzadı yol giderek
Yeşiller üzerinde gök maviydi  Ceyhan’ım

Dolaşırken çevreyi hayran kaldım ovaya
Bir kartal kanat çırptı dönmek için yuvaya
Birlikte karşı koyduk nice büyük davaya
Düşmana dar eyledik bu toprağı Ceyhan’ım

Tavsiye ediyorum herkes gelsin Ceyhan’a
Hürmetle karşılıyor bacı kardeş ve ana
Ötüyordu bülbüller  konmuşlardı seyrana
Serpilmişti goncalar kokuyordu Ceyhan’ım

Susuz’um berkemâldi biz gelirken son durum
Türkiye’ye yeter de artar bile bu tarım
Uğurladı eşiyle şair Bakî Yıldırım
Hoşça kal Çukurova’m hoşça kal sen Ceyhan’ım

Şakir SUSUZ - 04.06.2011

GARİP GARİP
Kader saçtı bizi ilden illere
Gelen yok giden yok yol garip garip
Aylardır hasretim gonca güllere
Döküldü yaprağım dal garip garip

Her bir yerde saklı güzel anımız
Gidip bir çıkmaza çattı önümüz
Hasret ile gelip geçti  ömrümüz
Perişan Mecnunlar çöl garip garip

Vuslatın yerinde hasret bekliyor
Yanıyor yüreğim kalbim tekliyor
Kader günlerime günler ekliyor
Karıştı mevsimler yıl garip garip

Kesildi takatım durdu dizlerim
Görmez oldu gayrı sensiz gözlerim
Adem’im Havva’mı her gün özlerim
Böyle bir divane kul garip garip

Sensiz çekilmiyor bu zalim eller
Çalarım sazımı feryatta teller
Gözyaşımla taştı ırmaklar göller
Çağlar derelerden sel garip garip

Ayrıldım çaresiz nazlı yarimden
Azdı yaralarım sızlar derinden
Susuz’un perişan tut ellerinden
Bekletme sevgilim gel garip garip


Şakir SUSUZ - 13.02.2012