12 Mart 2016 Cumartesi

KURTULUŞ DESTANI, GÖÇERMİYDİM, DÜŞTÜM BİR ÇIKMAZA, HÜRREM SULTAN, LEYLÂKLARIN GÖLGESİNDE, MAHMUT ÇAVUŞ, OLUKÖZÜNDE BİR GÜZEL, SÜRMELİ, VUSLATSIZ SEVDA, VEDA EDERKEN,

KURTULUŞ 
DESTANI

Samsundan bir Deha çıktı kıyıya,
Yürüdü peşinden atlı ve yaya
Gittikçe ulaştı büyük sayıya,
Eli silah tutan yola dizildi.

Erzurum’dan bulut kalktı yürüdü,
Sivas’ın üstünü yağmur bürüdü,
Manda umutları çoktan çürüdü,
Bir kördüğüm daha orda çözüldü.

Saldırmış Vatana geliyor düşman,
Bir kağnı gidiyor yollar toz duman,
Yorulmuş öküzler çekiyor anam,
Gecikti cephanem diye üzüldü.

Olmasaydı yaba ile kürekler,
Yüklük arasından çıkan tüfekler,
Sakarya’da bütünleşti yürekler,
Şehit mezarları burda kazıldı.

Bu büyük davaya herkes katıldı,
Yok oldu postallar, çarık yırtıldı,
Düşman,yurdumuzdan söküp atıldı
Mevzilere Türk askeri süzüldü

Bindi al atına kaldırdı şaha,
Gördü düşman dedi geliyor aha,
O kaçışla dönmediler bir daha.
Vatan sınırları çok zor çizildi.

Biz askeriz köylü, kentli ve hamal,
Şehit verdik Ahmet, Mehmet’le Cemal,
BAŞKOMUTAN GAZİ MUSTAFA KEMAL
Kurtuluş destanı böyle yazıldı.
ŞAKİR SUSUZ, 19.09.1996

GÖÇERMİYDİM

Bir fabrika kurulsaydı
Ben köyümden göçermiydim
Kim olduğum sorulsaydı
Ben köyümden göçermiydim.

Üst üsteydi sorunları
Perişandı durumları
Güven verse yarınları
Ben köyümden göçermiydim

Ekinleri boy sürseydi
Bir”e otuz, kırk verseydi
Köylüm refaha erseydi
Ben köyümden göçermiydim.

Yonca biçer, mal beslerdim
Koç”u Tekeyi süslerdim
Şöyle geriye yaslardım
Ben köyümden göçermiydim.

Hani nerde sosyal barış?
Gece, gündüz durma çalış
Olsa elde birkaç kuruş
Ben köyümden göçermiydim.

SUSUZ”a yetmeyen tarla
Altı ay kaplıydı karla
Üç çocuk, bir nazlı yarla
Ben köyümden göçermiydim.
Şakir SUSUZ

DÜŞTÜM BİR ÇIKMAZA

Düştüm bir çıkmaza halim perişan
Yardıma muhtacım, yetişin kullar
Var mı benim gibi dökülüp taşan?
Bir derya olmuşum yüzüyor sallar

Bırakmaz kaygılar rahat yatamam
Bu derdi başımdan söküp atamam
Pazarı yok, gitsem alıp satamam
Bu nasıl yaşamak bu nasıl haller

Kaçtılar içimden bağlıydı atlar
Tutmadı zincirler , koptu halatlar
Uçmak istesemde çırpmaz kanatlar
Kuruyor konduğum yemyeşil dallar

Zaman akıp geçti, halen dardayım
Bozuldu düzenim gayet zordayım
Nazlım uzaklarda, bense burdayım
Kesildi kısmetim, kapandı yollar

Bu derdimi sorsam acep kim bilir
Caddeler, sokaklar, üstüme gelir
SUSUZ’um kahrından bin kere ölür
Eğer yari bir kez sarmazsa kollar...
18.08.2006 - Şakir SUSUZ

HÜRREM SULTAN

Nazlı yar denizdi, bende bir gemi,
Fırtına kopardı sebepsiz yere.
Çarptı kayalara, deldi sinemi,
Hurda edip attı sebepsiz yere.

Gök gibi gürledi birden, bulandı,
Şimşek oldu, dağı, taşı dolandı.
Benim gözlerime çeşme bağlandı,
Seller gibi aktı sebepsiz yere.

Girdim bir çıkmaza gitmiyor yolum,
Sözüm kar etmiyor bu nasıl zulum
Döküldü yaprağım, kurudu dalım,
Ateşlere yaktı sebepsiz yere.

Perişan haldeyim, çilem dolmadı,
Kerem de bu aşka çare bulmadı.
Onlarda ağladı, bir gün gülmedi.
Dertlilere kattı sebepsiz yere.

Bu aşkı, sevdayı emreden Allah,
Koşturdu peşinden her akşam-sabah.
Yar Hürrem Sultan”dı, bense Padişah,
Sarayımı yıktı sebepsiz yere.

Bir elinde kazma, birinde kürek,
Gömdüler SUSUZ’u mezar eşerek
Kayboldu ufukta sönüp giderek,
Güneş gibi battı sebepsiz yere.
01,05,2001 - Şakir SUSUZ, 0 535 586 03 85

LEYLÂKLARIN  GÖLGESİNDE

Yine hep bekledim durdum,
Leylakların gölğesinde,
Aradım, maziyi sordum,
Leylakların gölğesinde.

Açtı dallar, çiçek çicek,
Çayır çimen, türlü böcek,
Bekliyorum yar gelecek,
Leylakların gölğesinde.

Mevsim döner yaz gelirdi,
Diller susar, naz gelirdi,
Gören olsa söz gelirdi,
Leylakların gölğesinde.

Dünya gayrı dönmez oldu,
Zalim birkez anmaz oldu,
Yandı bağrım, sönmez oldu ,
Leylakların gölğesinde.

Akşam olur, gün batardı,
Sevgililer katar katardı,
Nabız düşer,kalp atardı,
Leylakların gölğesinde.

SUSUZ bundan sonra gülmez,
Ne haldedir ,kimse bilmez,
Yaşananlar kalır ölmez,
Leylakların gölğesinde.
Şakir  SUSUZ

MAHMUT ÇAVUŞ

Göçtün bu dünyadan bir kez, geri gel
Şu köyün halini gör, Mahmut Çavuş
Dolaş sokağın da, olmuş herkes el
Bulursan bir adam, sor Mahmut Çavuş

Birlik olup , köye belde aldılar
Kurdular terkosu suyu saldılar
İki oğlun neden düşman oldular
Anlatayım sana dur, Mahmut Çavuş

Bereket kalmadı, kazanç yetmiyor
Çöplüğü yok, horoz bile ötmüyor
Bir komşu komşuya, gelip gitmiyor
Aramızda kalsın, sır, Mahmut Çavuş

Köyü güzel yapan, sizin nesildi
Her evin bahçesi vardı, yeşildi
Kurudu sokaklar, sular kesildi
Sizlere ihtiyaç, var Mahmut Çavuş

Keçi koyun bitti, hani büyükbaş
Ne ayranı kaldı, ne de sütlü aş
Hiç kimse kimseye vermiyor ateş
Herkes birbirine hor, Mahmut Çavuş

Artık mezarları kepçe kazıyor
Edrafına beyaz mermer diziyor
Geçim zorlaştıkça, insan azıyor
Bunlarla yaşamak zor, Mahmut Çavuş

Susuz, ne olacak köyünün hali ?
Nasıl doğrulacak eğilmiş beli ?
Gördün, ne yaşadı bodurun ali
İşte bunlar bize ar, Mahmut Çavuş
13.şubat.2002 – Şakir SUSUZ

OLUKÖZÜNDE BİR GÜZEL
                       
Geriye salmış saçları
Oluközü’nde bir güzel
Topuğa inmiş uçları
Oluközü’nde bir güzel

Devlet baba bir iş vermiş 
Başı gökyüzüne ermiş
Yıldızları yere sermiş
Oluközü’nde bir güzel
          
Ne malda ne mülkde gözü
Ne kibir var nede nazı
Sanki kaymak gibi yüzü
Oluközü’nde bir güzel

Geçtiği yeri yakıyor
Bahçesinde gül kokuyor
Dudağından bal akıyor
Oluközü’nde bir güzel      

Harmanı yok yabası yok
Yağmur yağsa abası yok
Bir Aşk için çabası yok
Oluközü’nde bir güzel

Sakın deymeyin kırılır
Kimi sever, kim sarılır
Onu alan mutlu olur
Oluközü’nde bir güzel
20/07/2009 - Şakir SUSUZ

S Ü R M E L İ

Ne zaman maziden geldin dünyaya?
Sen bir efsanesin, Bozok güzeli
Beraber gidelim gel bizim köye
Ilgıt ılgıt essin ilkbahar yeli

Çalındın sazlarla söylendin durdun
Kiminde alevdin, kiminde kordun
Bu deli gönlüme tahtını kurdun
Ben çamlıkta Ziya sende sürmeli

Savrulmuş saçları lise yolunda
Çanta omuzunda, kitap kolunda
Kekikler kokarken taze balında
Geldi yaz ayları, açıldı gülü,

Havuz başındaymış meğer evleri
Önünde çağlıyor çamlığın seli
Kapatmış yanağı zülfünün teli
Kirpikleri kaş üstüne çeğmeli,

Bahçesinde türlü kuşlar öterken
Bir bakışı bile bana yeterken
Dinmiyor volkanım;lavlar tüterken
Küle döndüm onu sevdim seveli

Her geçen günleri sürdüm, savurdum
Bir sevda peşinde yılları yordum
Yârsız bu başımı taşlara vurdum
Görenler  dediler delisin deli.
Şakir SUSUZ, 17 Nisan 2009

VUSLATSIZ  SEVDA

Ruhumda  geceler uzayıp gider
Ne sabahlar olur, ne güneş doğar
Bu nasıl  yaşamak, bu nasıl kader
Gizli bir el gelir boğazım boğar.

Uykularım kaçar,kulağım çınlar
Boğuşur benimle yatak  yorganlar
Kime anlatayım , kim beni anlar
İçimde fırtına yağmurlar yağar.

Feryat figanımı kimse  bilemez
Böyle ayrılığı  seven dilemez
Ben söyler,ağlarım, nazlım söylemez
Bırakmaz yakamı mutsuz sevdalar.

Eledi elekten, göğe savurdu
Hasreti  vuslata katıp yoğurdu
Sevda  ateşiyle yaktı,  kavurdu
Viran oldu gönlüm  bozuldu  bağlar.

SUSUZ  der, nerede vatanım ilim ?
Bir korkum kalmadı, gelirse  ölüm
Artık  senin olsun , goncalar gülüm
Yüklendim dertleri, yolverin dağlar.
ŞAKİR  SUSUZ, 11.04.2007

VEDA EDERKEN

El sallayıp sana veda ederken
Neler çektiğimi gel de bana sor
Ayrılıp arabam çekip giderken
Neler çektiğimi gel de bana sor.

Akşamdan sabaha bitmedi yollar
Bu nasıl geceydi, sanki yüzyıllar
Sarılıp ayrılırken son defa kollar
Neler çektiğimi gel de bana sor.

Baktım etrafıma her yer ekili
Kenarlarda kavak, söğüt dikili
İçimde bir sızı, boynum bükülü
Neler çektiğimi gel de bana sor.

Yağmuruyla yağdım, şimşekle çaktım
Taştım derelerden çağlayıp aktım
Kaç defa yıkıldım, kaç defa kalktım
Neler çektiğimi gel de bana sor.

İlkbaharda mor menevşe açarken
Sonbaharda göçmen kuşlar uçarken
SUSUZ bu fırsatlar elden kaçarken
Neler çektiğimi gel de bana sor.
20,01,2009 - ŞAKİR SUSUZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder